AYÇ enfeksiyonları, gelişmekte olan yavruları beslerken bakıcı arının ağız parçalarındaki sporların larvalara yayılmasıyla başlar. Bir günlük larvalarda enfeksiyona neden olmak için sadece 10 civarında spor gereklidir. 24 saatten daha eski bir arı larvası, AYÇ ile enfekte olmaya en duyarlı aşamadır. Larvalar ne kadar gençse, enfeksiyona neden olmak için o kadar duyarlı ve daha az spor gerekir.
Bakıcı arılar tarafından beslendikten sonra genç larvalar, larvaların bağırsaklarında filizlenen bakteri sporlarını yerler. Bakteri, larvalar kapatıldıktan sonra hızla çoğalmaya başlar ve sonunda enfekte olmuş larvaları pupa öncesi veya pupa aşamasında öldürür. Larva öldükten sonra, hücrelerin kenarlarına yapışan kurumuş bir kabuk haline gelir.
Dünyanın her yerinde görülen AYÇ oldukça bulaşıcı
bir hastalık olup, diğer yavru arı hastalıkları içinde
en tehlikelilerindendir.
Hastalığa yakalanmış kovan
her geçen gün zayıflayarak söner. Bu hastalık yüksek derecede bulaşıcı bir hastalıktır
ve en zararlı arı hastalıklarından biridir. Hastalık
sadece bireysel olarak larvalar için değil aynı
zamanda tüm koloni için oldukça öldürücü ve
tehlikelidir. Arıların çok az
hastalığı AYÇ gibi bulaşıcı ve öldürücüdür.
Mevsimsel olarak sık görüldüğü bir dönem yoktur.
Yumurtanın mevcut olduğu her dönemde
karşılaşılabilir. Ancak yumurtlamanın yoğun olduğu
dönemde daha fazla görülür. Hastalık etkeni Paenibacillus larvae ssp. larvae
(White)’dır. Gram pozitif ve sporlu bir bakteridir.
Etkenin sporları patojendir.
Spor formu oldukça dayanıklıdır. Toprakta 60 yıl, kovanda 33 yıl, 100C’ye ısıtılmış balda 30 dakika, normal balda 1- 10 yıl, temel petekte 45 yıl, eritilmiş balmumunda 5 gün (72◦C), 116◦C’ye ısıtılmış balmumunda 20 dakika yaşayabilir.
Sporlar ısıtma, soğutma ve
kimyasallara oldukça dirençlidir, hem bal hem de
poleni kontamine ederler. Hastalık özellikle larvaları etkiler. Kolonideki işçi arı,
ana arı ve erkek arı larvaları bu hastalığa yakalanabilir. Ergin arılarda infeksiyon görülmez. Ergin
arılar beslenme sırasında etkeni yavrulara bulaştırabilirler. Özellikle yumurtlamadan 12-36 saat
sonra en duyarlı oldukları zamandır. 10 adet spor
bir larvayı infekte edebilir. Herbir larvada 2.5 milyar
spor bulunabilir. Ölü larvanın bulunduğu hücre gözünün
temizlenmesi ve larvaların beslenmesi sırasında
erişkin arılar tarafından hastalık kovana yayılır.
Koloniler arasındaki bulaşma yolları ise farklılık
gösterir. Hastalık bulunan kovandan larva ya da
yumurta bulunan peteklerin, arıların sağlıklı
kovanlara verilmesi, kovan birleştirme, hastalıklı
kolonilerdeki polen ya da balın sağlıklı kolonilerin
beslenmesinde kullanılması, yağmacılık, kovanları
şaşıran arılar, hastalıklı kovanlardan elde edilen
oğullar, hastalıklı kovanlardan ana arının sağlıklı
kovanlara verilmesi, bulaşık kovan ve ekipmanların
kullanılması, kovanların farklı bölgelere taşınması
hastalığın arılıktaki koloniler ve arılıklar arasında
yayılmasında oldukça etkilidir.
Hastalık öncelikle yavruları etkiler. Genç ve erişkin
arı sayısı azalmaya başlar. Kolonide yavru üretmek
mümkün olmaz. Koloni zayıflamaya başlar, anormal
arı uçuşları ve arılarda tembellik görülür. Kovan
çevresinde kapalı ve açık gözlerden sökülerek
atılmış koyu renkli larvalar dikkati çeker.
Peteklerdeki yavru gözleri düzensiz olup açık ve
kapalı gözlerin bir arada olması nedeniyle petek
alacalı ya da damalı manzara denen bir
görünümdedir. Ölü larvalar tam olarak petek
gözlerinden uzaklaştırılamadığı için gözlerin
temizlenememesi sonucu ana arı mozaik şeklinde
düzensiz yumurta bırakır.
Bazen yavru
alanlarındaki petek gözlerinde bal ve polen
depolandığı görülebilir. Kapalı yavru gözlerinde
kapak rengi solmuş, içeri çökmüş ve nemli
görünümdedir. Ölümler genellikle kapalı gözlerde
olur. Kapalı gözlerin kapakları toplu iğne başı
büyüklüğünde delinmiş bir görünümdedir.
Ölü larvanın rengi önce donuk beyaz, daha sonra
sarı, açık kahve, çikolata kahve ve son olarak siyah
renge dönüşür, yapışkan bir görünüm alır. Ölü larva
çikolata rengini aldığında bir kibrit çöpü sokulup
çekilirse, larva iplik gibi 2.5-10 cm uzar.
Hastalık ilerlediğinde larvalar yavru gözlerine
yapışır ve ergin arılar tarafından uzaklaştırılamaz,
bazen zamanla kurur ve çerçeve sallandığında
petek gözlerine çarparak ses çıkarabilir. Eğer ölüm
pupa döneminde olursa, pupa ya da öküz dili olarak
isimlendirilen ve pupaların dilinin dışarı uzaması ve
petek gözünün tavanına yapışması görülür. Bu
görünüm hastalık için tipiktir, ancak bu belirti çok
yaygın olarak görülmez.
Ayrıca hastalıklı kovanlar açıldığında zamk ya da
balık kokusu hissedilir. Bütün bu bulgular AYÇ hakkında fikir verse
de kesin teşhis sadece doğru ve standart
laboratuvar incelemeleri ile gerçekleşir.
Amerikan yavru çürüklüğü hemen her ülkede; ihbarı
mecburi hastalıklar arasında yer almaktadır.
Ülkemizde bir yerde salgın bir arı hastalığının
çıktığını haber alanlar 3285 Sayılı Hayvan Sağlığı
ve Zabıtası Kanununun 9. ve 10. maddelerine göre
illerde Bakanlık İl Müdürlüğüne, ilçelerde İlçe
Müdürlüğüne derhal bildirmelidir.
Arıcılıkta AYÇ’nü kontrol etmek için başarının sırrı,
hastalığı erken dönemde bulmaktır. Arıcılar,
kolonilerini dikkatle incelemeli, hastalığa karşı
daima tetikte olmalıdır. Klinik bulgular, hastalığın
teşhisinde önem taşısa da, kesin teşhis için marazi
madde alınarak laboratuvar muayenelerinin
yapılması gereklidir. Arıcılar şüphelendikleri
kovanlardan bal, petek ve larva örnekleri alarak ilgili
teşhis laboratuvarlarına gönderebilirler. Tipik
semptomlar, hastalıklı ve şüpheli örneklerden
kültürel, biyokimyasal ve mikroskobik incelemeler
oldukça önemlidir. Bu yöntemler genel tanı için etkili
ve ekonomik olarak uygun olmakla birlikte, özellikle
Amerikan ve Avrupa Yavru Çürüklüğü etkenlerinin
izolasyonunda yanlış teşhise ve etkenin belirlenme
süresinin uzamasına da neden
olabilmektedirler.Son yıllarda özellikle birçok dünya
ülkesinde daha gelişmiş ve etkili yöntemler
uygulanmaya başlanmıştır.
Mücadele Yöntemleri:
1-Hastalıklı kovan ve balın imhası:
Ülkemizde
ihbarı zorunlu olan bu hastalıkla en kesin ve etkili
mücadele yöntemi, hastalıklı kolonilerin tümüyle
yakılarak yok edilmesidir. Kovan gövdesi pürmüzle
iyice alevden geçirilerek yakılmalı ve körük, maske,
el demiri, yemlik, ana arı ızgarası gibi bulaşık olan
malzemeler dezenfekte edilmelidir. Böylece
hastalığın diğer kolonilere bulaşması önlenmiş olur.
Çerçeve ve kapaklar arı, larva, propolis, bal ve
balmumundan arındırıldıktan sonra yakılmalıdır. Bu
artıkları temizlemek için önce el ile kazıma, sonra
kostik soda ile suda kaynatma ya da sadece suda
kaynatma yapılabilir. Daha sonra büyük bir çukur
açılarak yakılır.
Bu işlemin yağmacılığı önlemek ve
daha rahat çalışabilmek için gece yapılması daha
uygundur. İnfekte kovanlarda arılar, bal, infekte
larva ve çerçeveler yakılarak yok edilmelidir. Bu
amaçla kovan arılıktan uzak bir alana götürülerek
hastalığın bulunduğu kovanın girişi gece, bir gazete
kağıdı ya da maskeleme bandı ile kapatılır ve
kovana arıları öldürmek için insektisid dökülür.
Yaklaşık 48 saat sonra da kovan yakılır. Fakat arıcı
bunu yüksek maliyet ve uğradığı ekonomik zarar
nedeniyle uygulamak istemez. Bunun için alternatif
yöntemler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
2-Silkeleme:
Hastalıklı kovanın arıları ve ana arısı
boş ve temiz bir kovana alınır. Yeni kovana temiz
temel petek konur. Yavrulu ve ballı çerçeveler
kesinlikle yakılmalıdır.
Hastalıklı kovandan elde
edilen ballar kesinlikle ve kesinlikle arıları
beslemede kullanılmamalıdır. Arıların bal
midelerinde bulunan kontamine balın arılar
tarafından harcanması sağlanır. Nektar akımı
zayıfsa uygulamadan 1 gün sonra şurup verilir.
Bundan 3-4 gün sonra kovana bulaşık olmayan
kabarmış petek, ballı ve yavrulu çerçeveler
verilmelidir.
3-Radyoaktif uygulama:
Gamma ışını
uygulamasıdır. Kobalt - 60 kaynağı tarafından
yayılan gamma ışınları, P.l.larvae spor, endospor
ve vegetatif formlarını öldürmüştür.
Kontamine
petek ve ahşap ekipmanın sterilizasyonunda
güvenle kullanılır. Arı beslenmesinde kullanılan
polen ve bal da bu işleme tabi tutulur. Ancak bunu arıcıların uygulaması pek mümkün değildir.
4-Sıvı parafine daldırma:
Hastalıklı kovanın arıları,
petekleri ve balı yakıldıktan sonra ahşap kovan ve
uygun alet ve ekipman 10 dakika süreyle ısıtılmış
160°C’ deki parafine batırılır. Ancak deri ile temas
olursa ciddi yanıklar oluşabilir.
Bu son 2 yöntemin arıcılar tarafından
uygulanabilirliği tartışmalıdır. Son yıllarda esansiyel
yağların hastalıkla mücadelede kullanımıyla ilgili
araştırmalar yapılmaktadır. Laboratuvar
koşullarında yapılan incelemelerde oldukça da etkili
bulunmuştur. Bu yağlar hem kovanda kalıntı
bırakmamaktadır, hem de arılar için zararlı değildir.
Fakat bu çalışmalar henüz daha yeni oluğu için
koloni bazında başarılı olduğuna dair bilgiler henüz
sınırlıdır ve araştırmalar devam etmektedir.
Metal şurupluklar, el demiri, körük, ana arı ızgarası,
maske, eldiven vb. malzemeleri dezenfekte etmek
için ise kaynar su, su ve buhar, potasyum hipoklorit,
çamaşır suyu, hidrojen peroksit, zefiran, potasyum
ve sodyum sabunu, kireç kaymağı, kireç, sönmemiş
kireç, kostik soda, kostik potas, oksijenli su, doğal
bitki özleri; sitrik, formik, laktik, oksalik ve asetik
asit; alkol, formol ve sodyum karbonat kullanılabilir.
Aynı zamanda hastalık çıkan kovanda ananın
değiştirilmesi de oldukça yararlı olacaktır.
Tedaviden daha çok hastalığın oluşmasını
engellemek yani korumak asıl önemli olandır.
Korunma:
AYÇ oldukça hızlı yayılan ve zarar gücü yüksek
olan bir hastalıktır. Bu nedenle korunma tedbirlerini
uygulamak oldukça önemlidir. Bunları kısaca
özetlersek;
1-Arıcılar hijyenik çalışmalı.
2-Hastalıklı kolonilerden bal, petek, çerçeve, ana
arı, işçi arı ve yavrulu çerçeveler başka bir kovana
aktarılmamalıdır.
3-Kaynağı bilinmeyen oğullar arılıklara
sokulmamalı, oğul kovana alındıysa en az 3 ay süre
ile arılıktan uzakta tutulmalıdır.
4-Ana arıyı değiştirirken, ana arının hastalıklı
koloniden olmamasına dikkat edilmelidir.
5-Koloniler kaynağı bilinmeyen bal ve polenle
beslenmemelidir.
6-İlkbahar ve sonbahar dönemlerinde koloniler
açılmalı ve hastalık semptomları açısından kontrol
edilmelidir. Hastalığın erken dönemde belirlenmesi
yayılmasına da engel olur.
7-Hastalığın ilk görüldüğü kovanlar derhal arılıktan
uzaklaştırılmalı, bu kovana ait bal, petek ve yavrulu
çerçeveler imha edilmelidir.
8-İnfekte koloniler ile temas eden tüm alet ve
ekipman (eldiven, körük, el demiri, maske vb.)
temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.
9-Temiz materyal ile kontamine materyal
karıştırılmamalıdır.
10-Koloniler arası yağmacılığı önleyici tedbirler
alınmalıdır.
11-Arılıkta petek, bal vb. artıklar bırakılmamalı,
arılık, arıcılık alet ve ekipmanları temiz tutulmalı ve
alet ve ekipmanlar her çalışmadan sonra
dezenfekte edilmelidir.
12-Arıcılar kovan kontrollerinden önce ve sonra
ellerini sabunlu su ile yıkamalıdır.
13-Diğer arı zararlıları ile (varroa, petek güvesi vb.)
mücadele edilmelidir.
14-Arlığa yakın diğer arılıklara da dikkat edilmelidir.
15-Kovanlar sık sık kontrol edilmelidir.
16-Eski petekler düzenli olarak yenilenmelidir.
AYÇ’nin kontrolünde; *Antibiyotik kullanılmaması, *Genetik olarak hastalığa dirençli arı ırkları ve ana arı ile çalışılması, *Bütün arıcıların AYÇ mücadelesini iyi öğrenmesi, bu hastalığın diğer arı hastalıklarından daha tehlikeli ve farklı olduğunu bilmesi, erken teşhis için sık sık kovanları kontrol etmesi en etkili mücadele ve korunma yöntemleridir.
Yorum Gönder